Hakkımda

12 yaşımdayken kral arthur ve şövalyelerini konu alan bir romansla tanıştığım lancelot'a aşık oldum. arthur ve lancelot'u daha yakından tanımak istediğim için yıllarca arthur mitolojisi okudum. sonra ingiliz, kelt, iskandinav, dünya mitolojileri, efsaneleri, dinleri derken biraz psikanaliz, biraz karşılaştırmalı mitolojiler, biraz din ve inanç teorilerine bulaştım; şu an derdimi anlatacak kadar freud, jung, eliade biliyorum. bu blog, saydığım konuları karıştırıp çorba yapıyor. afiyet olsun.

7 Ocak 2008

paganizm

genel olarak ilkel dönemde inanılan çok tanrılı inançların bütününe verilen ad.

sıfır anından bugüne yaklaşık şöyle şeyler oldu; önce doğayla birlikte yaşamayı öğrenmek için doğayı tanımaya başladık ve öğrenilen bilgileri çocuklarımıza aktardık, bu şekilde arketipler ve bir süre sonra gelenekler oluştu. ele gelir bir miktar süreyi geride bıraktığımızda, bu pratik bilgilerin artık işe yaramayanları elendi (kadınlar hamile kalmak için taşlara* yatmak yerine bazı otların farkına vardılar, ve tabi ki daha fazla işe yarayan ritüel yaşamaya devam etti. al sana memetik seçilim.) veya metafor aynı tutularak alegori değiştirdi (mısırlılar sabah avuçlarını güneşe açıp ra'yı selamlar, biz ekolojik mimarlar şimdi o sevgili sonsuz tanrıya güneş kolektörlerimizi yönlendiriyoruz).

çok kısaca geliştik. kendimizi tanıdıkça, doğayı tanıdıkça (şu noktada "ama ikisi zaten bir bütün paganlara göre.." diyenin kafasını kırarım.) inandığımız şeyler de değişti.

bakın bilgi diyoruz, aktarıldı diyoruz. aktarıldıkça büyüdü, toplandı, daha verimli şekilde sonuçlar vermeye başladı. yaşayabilmenin tamamen şansa bağlı olduğu zamanlardan msn'li, nükleer enerjili, uzaya koloni kurmalı bir zamana geldik.

insanların her şeyin her sabah kendini yenilediği, dünyanın her yıl baştan doğduğu periyodik tarih algısını bırakmak zorunda kaldıkları bir kırılma noktası vardı, sonra lineer tarih algısı gelişti, çünkü gelişmek zorundaydı. insanlar metafiziklerini hızla fiziğe çevirmeye başlıyor, o ritüellerin neden, nasıl, ne şekilde işe yaradığını anlamaya başlıyor (kullandığı otların etken maddelerini araştırıyor, hangisinin neye nasıl etki ettiğini görüyor), ve anladığı bu sebep-sonuç ilişkisinden yeni şeyler üretebiliyor (bu bilgisini yeni ilaçlar yapmakta kullanıyor). kısaca toplanan bilgi, ki biz bir süredir ona ilim diyoruz, fen diyoruz, artık o derece şeyler üretiyor ki bunların yarattığı sonuçları görmezden gelemiyor kimse.

paganist inanışların sonu bu noktada geliyor zaten. yani evet, paganlar öldürüldü, katledildi, sevişmeleri yasaklandı, bunlar çok romantik ve üzüldüğümüz şeyler; bunlar oldu çünkü onların çağı bitti. ve evet bazı paganist öğeler (arketipler), lineer kurguya uygun yeni semavi dinlerde kendini göstermeye devam etti; çünkü bilgi (bilim, teknoloji) bütün ama bütün insani travmaları, korkuları, bilinmezleri açıklayabilene kadar ihtiyaç duyduğumuz bir kavram var, ona yerine göre mitoloji diyoruz, yerine göre din diyoruz, genel olarak metafizik inançlar diyoruz. bu durumda aslında olan şey şu oldu, bir bilinmez daha logos tarafından çözüldükçe, mitos hanesinden bir motif daha eksildi; anneden ayrılma travmaları (kayıp cennet, cennetten düşme), ölüm korkusu/ölümsüzlük isteği (hayat ağacı, altın elmalar), bilinç kazanma anı (iyiyle kötüyü bilme ağacı*), anneyle babayı sevişirken görme (bakireden doğmuş günahsız çocuklar) gibi mevzuları hala tam çözemedik, bunlar hala dinlerde kendini gösteriyor. ölüme çare bulun, o cennete girme şartlarını tekrar görelim bakalım, nasıl güncelleniyorlar.


eskiye duyulan özlem gayet anlaşılır bir şey, hem bireylerde (çocukluğa duyulan özlem), hem de toplumda (gittikçe kıyamete yaklaşıyor olduğumuza, eskiden her şeyin çok daha güzel olduğuna inanma eğilimi) vardır bu. fakat, birincisi, her şey zaman onu getirdiği için olmuştur, dinler bir şey yapmamıştır, bilakis olan şeylere göre şekil değiştirip yeni yüzlerle karşımıza çıkan* şeyler onlardır. ikincisi ise, bu çağda paganizm falan olmaz, çünkü biz bilgisayarları gördük, asla o dönemi anlayamayız ve kendimizi o yere koyamayız.


bu konularda konuşmak için şu insanların kitapları okunmalıdır bence,
(bkz: mircea eliade)
(bkz: karen armstrong)
(bkz: joseph campbell)
(bkz: sir james frazer)
(bkz: carl gustav jung)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bilmiyorum izledin mi ama bu konuda zeitgeist'i izlemeni tavsiye ederim, yazdıklarını destekler kanıtlar bulabilirsin. can-ı gönülden okudum blogunu, tebrikler...